Safi-Aşk
Bir varmış, bir yokmuş. evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl, pireler berber iken,,,
Memleketin birinde yakışıklımı yakışıklı, efendi mi efendi , güçlü mü güçlü Mustafa adında yağız mı yağız ertuğrul bir delikanlı varmış.
Bu delikanlı genç yaşta hem yetim hem öksüz kalmış. Ablaları ve abisi ile hayat mücadelesine daha küçük yaşta başlayan Mustafa
bazen hayvanlarını otlatmak için köy köy dolaşırmış. Günlerden birgün bir ayaz vaktinde yine hayvanlarını otlatmak için yola koyulmuş.
Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, sonunda engin güzellikler ie dolu bir köye ulaş mış.
Önce bir çeşme başına geçmiş, o kadar çok susamış gibi
bir yudum su içtikten sonra --ohh be cansu yu gibi geldi bana demiş.
Hayvanları tarlada otlanırken Mustafa bir kenardaki bir ağaca sırtını dayamış az biraz bildiği arapçası ile cebindeki Kuran-ı Kerimi cıkarıp
başlamış değişik değişik ayetleri okumaya,
- Elif lam , mim ..........Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleyna, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn....
derken çeşmenin olduğu taraftan gelen ahenkli bir ses ile irkilir, Ses Mustafa yı çok etkilemiştir. Hemen irkilir , doğrulur ve sese doğru çekingen ama hızlı
adımlar ile ilerler,
Çeşmenin kenarında yaklaştığında gördükleri karşısında Mustafa nın nutku tutulur,biranda gönlü düşer ve dil ansızın çözülür ,istemizce şu mısra lar dökülür.
"Susadım bir yudum su içem diye çeşme başına geldim
Aklım gitti başımdan gözlerim kamaştı nur teninden
Farz etki çölde bir vaha bir derya ya geldim
İnsan nasıl ola etkilenmez mi bu mephare den
Naçar oldum,belli olmaz mı halimden
Olaydı elimde nar gül uzatıp sana vermeye geldim
Ağzım açsam söylesem ozan gibi bir türkü
Zannımca gönlüm düştü sana bir gül vermeye geldim."
Genç kız az önce söylediği türküyü yarım bıraktı, bir an korktu, acep ne oluyor diye, döndü seslendi heyecanlı bir sesle kendisine bakan gence
- Buyur bir arzuhal in mi vardı,
- Mustafa sakin olasın güzel kız gönlüm düştü dedi siye, Söylermesin o güzel adını biye .
Kız adını taşıyan bir karaktere sahipti. Safi naz yaparak eski türkçesi ile
-sen kimsin hangi miran dansın, mirzan nedir ki sorarsın benim adımı.
Mustafa - 2 ablam 1 abim var başka kimim kimsem yok benim, ama berhan gibiyimdir evellah der, hüccetü'z- zehran etkilemiştir beni ey güzel.
aslında kızında bu yağız delikanlıyı görünce BERİL miştir yüzünde bir tebessüm , gönlü düşmüştür bu ilhan gibi delikanlıya, ince bir ses tonu ile
"Delikanlı adım Safinaz dır,
Yüküm elimde aslında azdır,
Babam suya göndermiştir,
Çok duramam zamanım azdır."
der ve seke seke çeşme kenarından evine doğru koşmaya başlar. Genç arkasından seslensede kız durmaz. Koşarken eve doğru döner ve Mustafa'ya bir daha seslenir.
-" Ayıp olur açık açık söylenmez burdan
Benimde gönlüm düşmüştür sana kordan
Sen zeki sin belli anlarsın haldan
Razıyım ben gel iste akşam babamdan... "
Mustafa bu sözleri duyuduktan sonra bir melis gibi ordan oraya zıplamaya koşmaya başlar. Sonra kendisine gelir gelmez hayvanları topladığı gibi eve doğru
gider.
Mustafa bugün hayvanları erken getirmiştir. Abisi bir şeyler olduğunu anlar..
-Mustafa hayrola erkencisin bugün der.
Mustafa abisinden utanır nasıl söyleyeceğini bilmez bilemez amma aşk bu söyletir adamı,
"Derler ki, atası anlar halından gencin
Gönlüm sığmaz bir yere hem yer hem gök menim
Bugün bir güzele düşmüştür gönlüm sev canım
Gel iste demiştir babamdan istermisin be abim."
Abisi mutlu olmuştur olmasına ama kardeşine belli etmesede yüzüne bir hüzün çökmüştür. Çünkü ne baba vardır ne ana ne elde vardır ne avuçta.Ama kardeşinin
üzülmesini istemez.
"İsteriz tabi akşam gideriz birlikte
Doldururuz heybemizi nur güller ile
Koyuluruz yola ilim irfan bilenler ile
İsteriz Allah ın emri Muhhamed in kavli ile"
Akşam olur abisi toplar köyün erdem li insanlarını birlikte giderler Safinaz ın evine, Babası aralar kapıyı , araştırmıştır bellidir yoksa açmazdı kapıyı.
Oturlar kahveler içilir ve söze girilir.
- Allah ın emri peygamber efendimizin kavli ile bu iki gencin sevgi lerini bir ömür boyu birlikte yaşamaları için kızınızı oğlumuza isteriz demiş abisi.
Kızın babası şöyle bir sözmüş misafirleri baştan aşağıya, hikaye buya Mustafa ve Safinaz ın heyecandan pırpır eden kalplerinin sesi neredeyse 2 kapı ötedeki
evden duyulur olmuş. Derken söze başlamış
"Hoş geldiniz şeref verdiniz fakirhanemize
Biraz ani oldu ama gençler sevmiş bir kere
Sordum sual ettim konu komşu ileri gelenlere
Dediler kız verilmez mi böyle meyra gibi gence,, "
sözün özü verdim gitti demiş.
Ortalık halay yerine dönmüş bir anda. Herkes mutlu, herkes neşeli, Mustafa büyük bir zafer kazanmış komutan edası ile tüm heybeti ile gidip büyüklerinin elini
öpmüş ve hayır dualarını almış.
Kıssadan hissemiz, hikayem hayal ettiklerim ile ama çokça da sevgi ile dolu. Sizi çok seviyorum çok seveceğim, Hep birlik , beraberlik ve kocaman bir aile olarak kalalım , kalmak dileğiyle..
Ne olur birbirimizi kırmayalım, arayıp sormaya çekinmeyelim utanmayalım. Bu büyüktü, bu küçüktü demeyelim,
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Miran anlamı ; Farsça kökenli olup, "Beyler" anlamını taşıyor. Kürtçede "beylerbeyi"anlamına da gelmektedir.
*Mirza anlamı; 1. Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubb-i Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.
*Melis anlamı: bal, bal arısı anlamına gelmektedir.
*Meyra anlamı güzelliği ve aklıyla çevresini aydınlatan kimse anlamında
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder