Bu Blogda Ara

23 Mart 2024 Cumartesi

Safi-Aşk



Bir varmış, bir yokmuş. evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl, pireler berber iken,,,

Memleketin birinde yakışıklımı yakışıklı, efendi mi efendi , güçlü mü güçlü Mustafa adında yağız mı yağız ertuğrul bir delikanlı varmış.

Bu delikanlı genç yaşta hem yetim hem öksüz kalmış. Ablaları ve abisi ile hayat mücadelesine daha küçük yaşta başlayan Mustafa

bazen hayvanlarını otlatmak için köy köy dolaşırmış. Günlerden birgün bir ayaz vaktinde yine hayvanlarını otlatmak için yola koyulmuş.

Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, sonunda engin güzellikler ie dolu bir köye ulaş mış.  

Önce bir çeşme başına geçmiş, o kadar çok susamış gibi

bir yudum su içtikten sonra --ohh be cansu yu gibi geldi bana demiş.

Hayvanları tarlada otlanırken Mustafa bir kenardaki bir ağaca sırtını dayamış az biraz bildiği arapçası ile cebindeki Kuran-ı Kerimi cıkarıp

başlamış değişik değişik ayetleri okumaya,

- Elif lam , mim ..........Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleyna, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn....

derken çeşmenin olduğu taraftan gelen ahenkli bir ses ile irkilir, Ses Mustafa yı çok etkilemiştir. Hemen irkilir , doğrulur ve sese doğru çekingen ama hızlı

adımlar ile ilerler,

Çeşmenin kenarında yaklaştığında gördükleri karşısında Mustafa nın nutku tutulur,biranda gönlü düşer ve dil ansızın çözülür ,istemizce şu mısra lar dökülür.


  "Susadım bir yudum su içem diye çeşme başına geldim

Aklım gitti başımdan gözlerim kamaştı nur teninden

Farz etki çölde bir vaha bir derya ya geldim

İnsan nasıl ola etkilenmez mi bu mephare den


Naçar oldum,belli olmaz mı halimden

Olaydı elimde nar gül uzatıp sana vermeye geldim

Ağzım açsam söylesem ozan gibi bir türkü

Zannımca gönlüm düştü sana bir gül vermeye geldim."


Genç kız az önce söylediği türküyü yarım bıraktı, bir an korktu, acep ne oluyor diye, döndü seslendi heyecanlı bir sesle kendisine bakan gence

- Buyur bir arzuhal in mi vardı,

- Mustafa sakin olasın güzel kız gönlüm düştü dedi siye, Söylermesin o güzel adını biye .

Kız adını taşıyan bir karaktere sahipti. Safi naz yaparak eski türkçesi ile

-sen kimsin hangi miran dansın, mirzan nedir ki sorarsın benim adımı.

Mustafa - 2 ablam 1 abim var başka kimim kimsem yok benim, ama berhan gibiyimdir evellah der, hüccetü'z- zehran etkilemiştir beni ey güzel.

aslında kızında bu yağız delikanlıyı görünce BERİL miştir yüzünde bir tebessüm , gönlü düşmüştür bu ilhan gibi delikanlıya, ince bir ses tonu ile


"Delikanlı adım Safinaz dır,

Yüküm elimde aslında azdır,

Babam suya göndermiştir,

Çok duramam zamanım azdır."

der ve seke seke çeşme kenarından evine doğru koşmaya başlar. Genç arkasından seslensede kız durmaz. Koşarken eve doğru döner ve Mustafa'ya bir daha seslenir.

-" Ayıp olur açık açık söylenmez burdan

Benimde gönlüm düşmüştür sana kordan

Sen zeki sin belli anlarsın haldan

Razıyım ben gel iste akşam babamdan... "


Mustafa bu sözleri duyuduktan sonra bir melis gibi ordan oraya zıplamaya koşmaya başlar. Sonra kendisine gelir gelmez hayvanları topladığı gibi eve doğru

gider.


Mustafa bugün hayvanları erken getirmiştir. Abisi bir şeyler olduğunu anlar..

-Mustafa hayrola erkencisin bugün der.

Mustafa abisinden utanır nasıl söyleyeceğini bilmez bilemez amma aşk bu söyletir adamı,


"Derler ki, atası anlar halından gencin

Gönlüm sığmaz bir yere hem yer hem gök menim

Bugün bir güzele düşmüştür gönlüm sev canım

Gel iste demiştir babamdan istermisin be abim."


Abisi mutlu olmuştur olmasına ama kardeşine belli etmesede yüzüne bir hüzün çökmüştür. Çünkü ne baba vardır ne ana ne elde vardır ne avuçta.Ama kardeşinin

üzülmesini istemez.


"İsteriz tabi akşam gideriz birlikte

Doldururuz heybemizi nur güller ile

Koyuluruz yola ilim irfan bilenler ile

İsteriz Allah ın emri Muhhamed in kavli ile"


Akşam olur abisi toplar köyün erdem li insanlarını birlikte giderler Safinaz ın evine, Babası aralar kapıyı , araştırmıştır bellidir yoksa açmazdı kapıyı.

Oturlar kahveler içilir ve söze girilir.

- Allah ın emri peygamber efendimizin kavli ile bu iki gencin sevgi lerini bir ömür boyu birlikte yaşamaları için kızınızı oğlumuza isteriz demiş abisi.

Kızın babası şöyle bir sözmüş misafirleri baştan aşağıya, hikaye buya Mustafa ve Safinaz ın heyecandan pırpır eden kalplerinin sesi neredeyse 2 kapı ötedeki

evden duyulur olmuş. Derken söze başlamış


"Hoş geldiniz şeref verdiniz fakirhanemize

Biraz ani oldu ama gençler sevmiş bir kere

Sordum sual ettim konu komşu ileri gelenlere

Dediler kız verilmez mi böyle meyra gibi gence,, "


sözün özü verdim gitti demiş.

Ortalık halay yerine dönmüş bir anda. Herkes mutlu, herkes neşeli, Mustafa büyük bir zafer kazanmış komutan edası ile tüm heybeti ile gidip büyüklerinin elini

öpmüş ve hayır dualarını almış.


Kıssadan hissemiz, hikayem hayal ettiklerim ile ama çokça da sevgi ile dolu. Sizi çok seviyorum çok seveceğim, Hep birlik , beraberlik ve kocaman bir aile olarak kalalım , kalmak dileğiyle..

Ne olur birbirimizi kırmayalım, arayıp sormaya çekinmeyelim utanmayalım. Bu büyüktü, bu küçüktü demeyelim,

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Miran anlamı ;  Farsça kökenli olup, "Beyler" anlamını taşıyor. Kürtçede "beylerbeyi"anlamına da gelmektedir.

*Mirza anlamı;  1. Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubb-i Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.

*Melis anlamı: bal, bal arısı anlamına gelmektedir.

*Meyra anlamı güzelliği ve aklıyla çevresini aydınlatan kimse anlamında

24 Eylül 2020 Perşembe

Kahvaltıyı Sevdiren Adam #kahvaltiyisevdirenadam

 ÇOCUKLARA KAHVALTIYI SEVDİREN ADAM..


Çoçuklara kahvaltıyı sevdirmenin yolları sadece Anneler tarafından yapılması gereken bir şey değildir...

Günümüzde belki en zor şeylerden biriside
İştahsız ve yemek yemeyen çocuklara kahvaltı nasıl yaptırılacağıdır?
Sabah kalktığınız andan akşam belki yatacağı ana kadar onu ye, onu iç der durur peşinde koşarız,
Ama o bizimle inatlaşır gibi yapmaz , etmez, yemez, yemez,yemez…
Bu bizde ciddi bir hayal kırıklığı ve stres oluşturur.
Bu noktada işte sizlere yardımcı olacağını düşündüğüm paylaşımlarda bulunmaya çalışacağım,
Böylece çocuklarınızın özellikle günün en önemli öğünü olduğunu düşündüğüm kahvaltıyı nasıl bir zevk ve iştahla yediğini görünce şaşıracaksınız.

Ve bu noktada en önemli detay,
Bunu yapmak için koşul anne olmak değildir, benim gibi bir baba olarakta bunları başarabileceğinizi göstermeye çalışacağım.Temelinde çocuklarının
Mutluluğu için emek harcayan bir birey olmak en önemlisi tabiki..

Dilerim sizlere faydası olur….

Bundan böyle bir birey olarak, ne gibi tecrübelerim varsa buradan sizlerle paylaşıyor olacağım..
Bizler için en zor şey, yemek seçen ve zor yiyen bir çocuk olsa gerek özelliklede söz konusu kahvaltı olunca hep bir uğraşma didinme söz konusudur.
Her halde bende çocukluğumda bu durumdan pek hoşlanmamışımdır.

Bu noktada yapacağımız iş
Öncelikle oluşması muhtemel gergin ortamı yumuşatıp, eğlenceli hale getirmek,
Helikopter
Bu amaçla öncelikle kafanızdaki klasik kahvaltı anlayışından uzaklaşmak şart.
Öyle gelişi güzel hazırlanmış bir kahvaltı; zeytinler, peynirler, reçeller, domates, salatalık vs yi önüne sererek bu işi başaramayacağınız anladığınız ve bu konuda ısrarcı olmak istemediğiniz için muhtemelen bu yazıyı okuyorsunuz.
Özellikle çocuklar kafalarının karışmasını çok fazla sevmezler ve çok fazla seçeneğin olduğu bir yerde hoşlarına en fazla giden ( bu muhtemelen bizim hoşumuza gitmeyen ) şeyi seçip karınlarını tam doyurmadan sofradan kalkmak isterler.
Bu nokta yapacağımız şey işte, Kahvaltı tabağımızı şenlendirmektir. 
Şenlendirmekten kastım her zaman yemesini ısrar ettiğimiz gıdaları onların hoşuna gidebilecek şekilde onlara sunmaktır.
Yelkenli
Sunum Çok Önemlidir  hatta sunum bu konuda her şeydir. Bir şeyin lezzetinden önce sizi onu yemeye ikna eden şey aslında sunumdur.
 İmkanınız var ise bunun için özel tabaklar almanızı öneririm, ama benim gibi evdeki eşyalar ile yapmak isterseniz mümkünse geniş oval tabakları kullanmanız olacaktır.
Bu tabaklar bu konuda sizin hayatını kolaylaştıracak emin olabilirsiniz. Çünkü onun üzerinde çocuğunuzun dikkatini çekecek şeyler ile lezzetlendirilmiş, üçgen kesilmiş bir tost ,yanında da ikiye bölünmüş domates,
yuvarlak tekerler gibi dilimlenmiş salata, sarısının güneş gibi köşede durduğu bir yumurta..
Çocuğunuzun hayal dünyasında şimşekler çakmaya başlayacak ve önce hangsini yemeğe başlayacağını şaşırmasına neden olacaktır emin olabilirsiniz.
Onları bu tip farklılıklarla şaşırtın, yaratıcı olun. Her gün aynı şeyi yemeyi eminim siz de istemezsiniz. Farklı şeyler yemek daha cazip gelir ya da en azından farklı olduğunu algılatın.
Robot
peynir domates ve zeytin salata ve yumurta ile o kadar çok farklı şeyler yapabilirsiniz ki
Bi yerde bu kahvaltı tabaklarının her birinde bir hikaye oluşturmuş oluyorsunuz.. ve daha niceleri..
hayvan şekilleri, ağaçlar, çiçekler, trenler.... ve daha neler neler... üstelik bunları yemesi o kadar keyifli oluyor ki  onlar için.
Çok önemli bir hususta şudur ki,
Çocuklarınıza
Saygı duyun..
Sevmediği şeyi ondan yemesini beklemeyin. Siz yiyin ki o da görsün, bilinçaltına yerleşsin şimdi olmasa bile bir gün mutlaka yiyecektir merak etmeyin.
Mutlaka sofraya ailece birlikte oturun;
Özellikle günümüz koşuşturmacası ve teknoloji bağımlılığı sonrası çocuklarımız ile birlikte zaman geçirmemiz bu kadar zorlaşmışken.
Tüm teknolojik aletleri bir kenara bırakıp, ailece sohbet edeceğiniz yer olan sofralar kurun. Günün sonunda bu sadece çocuklarımız için değil bizler içinde mutluluk kaynağı olacaktır..



Sevgi ile kalın...


23 Nisan

Bizim ev

Araba


Yolda Araba

Bizimkisi bir AŞK hikayesi

 Bir varmış, bir yokmuş. evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl, pireler berber iken,,,

Memleketin birinde yakışıklımı yakışıklı, efendi mi efendi , güçlü mü güçlü Mustafa adında yağız mı yağız ertuğrul gibi bir delikanlı varmış.

Bu delikanlı genç yaşta hem yetim hem öksüz kalmış. Ablaları ve abisi ile hayat mücadelesine daha küçük yaşta başlayan Mustafa bazen hayvanlarını otlatmak için köy köy dolaşırmış. Günlerden birgün bir ayaz vaktinde yine hayvanlarını otlatmak için yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, sonunda engin güzellikler ie dolu bir köye ulaşmış.   Önce bir çeşme başına geçmiş, o kadar çok susamış gibi bir yudum su içtikten sonra --ohh be cansuyu gibi geldi bana demiş.

Hayvanları tarlada otlanırken Mustafa bir kenardaki bir ağaca sırtını dayamış az biraz bildiği arapçası ile cebindeki Kuran-ı Kerimi cıkarıp başlamış değişik değişik ayetleri okumaya,

- Elif lam , mim ..........Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleyna, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn....derken çeşmenin olduğu taraftan gelen ahenkli bir ses ile irkilir, ses Mustafa yı çok etkilemiştir. Hemen irkilir , doğrulur ve sese doğru çekingen ama hızlı adımlar ile ilerler, Çeşmenin kenarında yaklaştığında gördükleri karşısında Mustafa nın nutku tutulur,biranda gönlü düşer ve dilansızın çözülür ,istemizce şu mısralar dökülür.

  "Susadım bir yudum su içem diye çeşme başına geldim

Aklım gitti başımdan gözlerim kamaştı nurteninden

Farz etki çölde bir vaha bir deryaya geldim

İnsan nasıl ola etkilenmez mi bu mehpareden

Naçar oldum,belli olmaz mı halimden

Olaydı elimde nar gül uzatıp sana vermeye geldim

Ağzım açsam söylesem ozan gibi bir türkü

Zannımca gönlüm düştü sana bir gül vermeye geldim."


Genç kız az önce söylediği türküyü yarım bıraktı, bir an korktu, acep ne oluyor diye, döndü seslendi heyecanlı bir sesle kendisine bakan gence

- Buyur bir ar zuhalin mi vardı,

- Mustafa sakin olasın güzel kız gönlüm düştü dedi siye, Söylermesin o güzel adını biye .

Kız adını taşıyan bir karaktere sahipti. safi naz yaparak eski türkçesi ile

-sen kimsin hangi miran dansın, mirzan nedir ki sorarsın benim adımı.

Mustafa - iki ablam bir abim var başka kimim kimsem yok benim, ama berhan gibiyimdir evellah der, hüccetü'z- zehran etkilemiştir beni ey güzel.aslında kızında bu yağız delikanlıyı görünce berilmiştir yüzünde bir tebessüm , gönlü düşmüştür bu ilhan gibi delikanlıya, ince bir ses tonu ile

"Delikanlı adım Safiznaz dır,

Yüküm elimde aslında azdır,

Babam suya göndermiştir,

Çok duramam zamanım azdır."

der ve seke seke çeşme kenarından evine doğru koşmaya başlar. Genç arkasından seslensede kız durmaz. Koşarken eve doğru döner ve Mustafa'ya bir daha seslenir.

-" Ayıp olur açık açık söylenmez burdan

Benimde gönlüm düşmüştür sana kordan

Sen zekisin belli anlarsın haldan

Razıyım ben gel iste akşam babamdan... "


Mustafa bu sözleri duyuduktan sonra bir melis gibi ordan oraya zıplamaya koşmaya başlar. Sonra kendisine gelir gelmez hayvanları topladığı gibi eve doğru gider.


Mustafa bugün hayvanları erken getirmiştir. Abisi bir şeyler olduğunu anlar..

-Mustafa hayrola erkencisin bugün der.

Mustafa abisinden utanır nasıl söyleyeceğini bilmez bilemez amma aşk bu söyletir adamı,


"Derler ki, atası anlar halından gencin

Gönlüm sığmaz bir yere hem yer hem gökmenim

Bugün bir güzele düşmüştür gönlüm sevcanım

Gel iste demiştir babamdan istermisin be abim."


Abisi mutlu olmuştur olmasına ama kardeşine belli etmesede yüzüne bir hüzün çökmüştür. Çünkü ne baba vardır ne ana ne elde vardır ne avuçta.Ama kardeşinin üzülmesini istemez.


"İsteriz tabi akşam gideriz birlikte

Doldururuz heybemizi nurgüller ile

Koyuluruz yola ilim irfan bilenler ile

İsteriz Allah ın emri Muhammed in kavli ile"


Akşam olur abisi toplar köyün erdemli insanlarını birlikte giderler Safizan ın evine, Babası aralar kapıyı , araştırmıştır bellidir yoksa açmazdı kapıyı.

Oturlar kahveler içilir ve söze girilir.

- Allah ın emri peygamber efendimizin kavli ile bu iki gencin sevgilerini bir ömür boyu birlikte yaşamaları için kızınızı oğlumuza isteriz demiş abisi.

Kızın babası şöyle bir sözmüş misafirleri baştan aşağıya, hikaye buya Mustafa ve Safinaz ın heyecandan pırpır eden kalplerinin sesi neredeyse iki kapı ötedeki evden duyulur olmuş. derken söze başlamış


"Hoş geldiniz şeref verdiniz fakirhanemize

Biraz ani oldu ama gençler sevmiş bir kere

Sordum sual ettim konu komşu ileri gelenlere

Dediler kız verilmez mi böyle meyra gibi gence,, "

sözün özü verdim gitti demiş.

Ortalık halay yerine dönmüş bir anda. Herkes mutlu, herkes neşeli, Mustafa büyük bir zafer kazanmış komutan edası ile tüm heybeti ile gidip büyüklerinin elini öpmüş ve hayır dualarını almış.

Gel zaman git zaman Mustafa ve Safinaz ın mutluluklarının altıncı.simgesi çocukları dünya gelmiş. Gökhan adını koydukları bu çocuk büyüdükçe aile olmanın kıymetini nasıl anlatacağını bilemediği için her türlü yolu deniyormuş. 

Kıssadan hissemiz, Hikayem yarı gerçek yarı hayal ettiklerim ile ama çokça da sevdiklerim ile dolu. Sizi çok seviyorum çok seveceğim, Hep birlik , beraberlik ve kocaman bir aile olarak kalalım , kalmak dileğiyle..

Ne olur birbirimizi kırmayalım, arayıp sormaya çekinmeyelim utanmayalım. Bu büyüktü, bu küçüktü demeyelim,


-Mutluluk ve huzur yer göksu gibi aksın önünüze her daim eymen olsun haliniz , olur ya olursa bir arzuhaliniz , Ben burdayım herdaim biliniz....



-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Miran:  Farsça kökenli olup, "Beyler" anlamını taşıyor. Kürtçede "beylerbeyi"anlamına da gelmektedir. Ayrıca iyi insan anlamına gelen bir erkek ismidir

*Mirza : 1. Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubb-i Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.

*İlhan ;  1. Hükümdar, imparator. 2. Eskiden Moğol İmparatorlarına verilen san.

*Berhan ; Han soyundan, Hanla ilgili, han üzerine.. (Han=Hakan)

*Eymen : talihi ifade etmektedir. Şansı bol olan, talihli kişi anlamında kullanılmaktadır.

*Meyra :güzelliği ve aklıyla çevresini aydınlatan kimse anlamında