Bu Blogda Ara

25 Ocak 2011 Salı

İşte sizlere bir çok Anket sitesi ( anket doldur kazan )

Merhabalar
Bugün sizlere daha öncede belirttiğim üzere anket doldur kazan siteleri ile para kazanıp kazanamıyacağınızı anlatmaya çalışacağım.
         Baktım ki reklam tıkla kazan , reklam oku kazan sitelerinden olduğumuz yerde kürek çekiyoruz, bu koca internet dünyasından nasıl para kazanılmaz ya diye hayıflanırken birden aklıma eskiden yaptığım bir iş geldi.Üniversite de okurken bir dönem anketörlük yapmıştım.Firma bize anket listesini verir , belirli bir alana götürüp bırakır,gün sonunda yaptığımız anketleri toplar doğruluğunu test ettikten sonra gerçekleştirdiğimiz anketlerin karşılığında belirli bir meblag ücreti tarafımıza öderdi.Benzer bir olayın internette de olduğunu duymuş ama reklam okuyarak yada tıklayarak daha çok para kazanacağımı düşünmek gibi bir yanılgı içinde olduğum için hiç denememiştim.Denemeye karar verdim ve başladım internetten anket doldur kazan sitelerini aramaya.
Nereye baksam bir sürü hayalleri süsleyen kelimeler sonrasında içeriğinin ne olduğu belli olmayan , kazanıp kazanamayacağımız bile bir ton soru işareti içerirken bir e-kitaba birde indirim bahanesi ile epeyce cazip hale getirilmiş albenisi arttırılmış bir kitaba 75 tl , 49 tl , 130 tl gibi fiyatlardan satışa sunulmakta karşılığında da sizlere sadece anket sitelerinin isimleri verilmekte.
      Ben şimdi sizlere hiç bir ücret veya beklenti içerisinde olmadan sizlere bir çok anket sitesinin adresini vereceğim.Çünkü paranız ve zamanınızın  boşa gitmesinin istemiyorum.Ancak öncesinde bu anket sitelerininde hayallerinizi karşılayacağını pek düşünmeyin.Ben gerçi anket sitelerinde iyi para kazananların olduğu duydum ama benim ki tecrübesizlik mi dir nedir bilmem bir türlü anket doldur kazan sitelerinden de para kazanmayı beceremedim. Üye olduğum 3 adet anket doldur kazan sitesi var ve bunlardan ayda birtane anket alıyorum yada almıyorum.Bu anket doldur kazan siteleri malesef sizin özellikleriniz , beklentileriniz , maddi durumunuz gibi değişik ama bir çok değişik durumdan sizlere anket göndnerip göndermemeye karar veriyorlar ve çoğunlukla da burada verdiğimiz bilgiler ışığında çok fazla anket göndermiyorlar.Ama yinede şansınızı denemek isterseniz işte size herhangi bir ücret ödemeden öğrenebileceğiniz bazı anket siteleri
Bu sitelere üye olmadan önce iyice araştırın ve mümkünse önemli hiç bir bilginizi vermeyin.Çünkü internet dünyasının sağı solu belli olmaz

Sizlere şimdi den bol şans ve kazançlar dilerim.Umarım tabi ki..

benderimki
inquision
acop
globaltestmarket
focuslinesurveys
surveysavvy
surveyhead
zoompanel



Bu öneriler tamamen tavsiye niteliğindedir ve kullanıp kullanmamak konusunda kesinlikle özgürsünüzdür.Arkadaşlar tekrar hatırlatmak isterim ki para kazanmak isterken para kaybetmeyin hatalar yapmayın.

19 Ocak 2011 Çarşamba

İnternet ten para kazanmanın yolları ( reklam oku , anket doldur kazan , tıkla kazan vb )

Arkadaşlar merhaba
Yaklaşık 1 senedir ( bir senedir yazıyorum şimdi bir sene sonra okuyan yine bir sene olarak algılamasın diye bugünün tarihinide yazalım,19,01,2011 ) internetten para kazanabilmek için uğraşıp duruyorum.Clikbank lar mı dersiniz, cliksia , intercetria , bux3 , twodollarclick , alworlds , ve aklıma gelmeyen daha onlarca siteye üye oldum.Ancak bugün elde ne var diye soracak olursanız KOCA bir sıfır "0". evet yanlış okumadınız koca bir sıfır.
Bu nedenle şimde sizlere internet ten para kazanma ile ilgili milyonlarca bilgi karmaşıklığı olan internet dünyasından bir kaç bilgi vererek benim kaybettiğim zamanı kaybetmenizi engellemeye çalışacağım.Tabi ki son karar her zaman sizin.Ya benim yazdıklarıma haklılık payı verir ve zamanınızı boşa harcamaz doğru işlere ve doğru yerlere kanalize olursunuz yada benim yanlış dediğim konuları doğru olarak algılar bana göre kaybeder ama kendinize göre kazanırsınız.

Önce tıkla kazan
      İlk başladığımda bende zahmetsiz ama çok kolay olan tıkla kazan ile işe başladım.Araştırdım en çok güvenilir olan bir kaç siteye üye oldum.Reklamlarını okudum,yönlendiren kişilerin söylemlerine baktım bu işte iyi para var dedim ve tıklamaya başladım.Ancak işin içine girdiğinizde işin rengi ortaya çıkmaya başladı.Ben diyeyim bir ay siz diyin yok yok iki ay hergün siteye girip onlarca reklama tıklıyorum ve her reklam karşılığında aldığım para 0,001 dolar.Evet yanlış okumadınız Sıfır nokta sıfır sıfır bir dolar.Yani TL olarak bile 0,0015 tl yapıyor.Dedim ki ya sabır biz tıklamaya devam edelim bu rakamlar elbet artar damlaya damlaya göl olur.Ancak ne gölü bırakın gölü bir şişe su bile olmadı.Hemde ne kadar zamanda 2 ayda.Ve hala bir dolara ulaşamadım.2 ay sonra kazandığım para 0,30dolar.Yani 0,45kuruş.Sıkı durun 2 aylık emeğimin karşılığı olarak daha bir EKMEK bile alamıyorum.Oysa yönlendirenlerin ve sitenin reklamını yapanların söylediklerine bakarsanız.Günde 20 reklam tıklasanız ayda 600 reklam yapar her reklam 0,01 dolar ayda eder 60 dolar hani nerde.İsterseniz girin bakın cliksia ya yada twodollarclik.Arkadaşlar kesinlikle bu sitelerde boşa zaman harcamayın.Reklam tıklayarak kazandıran site yokmu elbette var ama çok azim ve kararlılık ve bolca vakit gerektiyor.Onlarında bir çoğu zaten Türkiye ye üyelik vermiyor.Türkiye de bu işi en iyi yapan SÜPERTEKLİF ancak orada da bakiyenizi iyi takip edin.Çünkü okuduğunuz reklama yada cevapladığınız anket e karşılığı yatmayabilir.( Süperteklif hem reklam oku hem anket doldur hem tıkla kazan yöntemi ile çalışmakta )



Anket doldur kazan
   Bir sonraki blogumun konusu bu olacak..Anket doldur kazan ile ilgili bir çok bilgi paylaşacağım..

HEP YAĞMURU HATIRLARIM !

    Evimizden bu kadar çok ilk kez uzaklaşmıştım herhalde.Babam hep söylerdi bu köşeyi dönünce E-5 görünürmüş.Bende o köşeyi dönüp beklemeye başlamıştım,hani o köşenin evimize bu kadar uzak olduğunu da sonradan anlamıştım.Yürüdüm yürüdüm bilmiyorum ama epeyce yürümüşüm anlaşılan.Hani neredeyse 20 tren uzaklığında bir mesafe olmalıydı burası.Hafif hafif YAĞMUR çiseliyordu.Ve beklediğim an gelmişti galiba .Uzaktan  annem ile babamı götüren arabayı görmüştüm.Araba yaklaşmaya başlayınca hızla koşmaya başladım.Nefesim yetmeyecek sanmıştım.Koşuyordum,koşuyordum. Bir an duraksadım,bir gözün bana biraz sinirli sinirli baktığını ve parmağın seni gidi seni yapar olduğunu görür gibi oldum.Ama yanılmış olmalıydım.Çünkü bugün bizim en mutlu günümüz olmalıydı.Ailem kalabalıklaşıyordu.Bende evimize yeni gelen misafirimizi getiren minibüsün peşine takılmış koşuyordum.Birden minibüs durdu .Ne oluyor demeden babamın minibüsün kapısını açıp aşağı inmesi ve yanıma gelmesi bir olmuştu.Sanki bir ordu üzerime yürüyormuşcasına korkak ve ürkek ve bir balon gibi şişip inen yüreğimle babamı karşımda görmüştüm.Babam önce kızgın sonra da yeni misafirimizin vermiş olduğu mutlulukla-oğlum  niye arabanın peşinden koşuyorsun- dedi ve beni kucakladı.O anki yanağıma kondurduğu öpücüğü önüme dünyanın bütün çikolatalarını koysalar bile değişmezdim.O kadar sıcak ve o kadar mutluluk içeren bir sevgiyi ve kucaklaşmayı sanki ilk kez yaşıyordum.
    Babam beni de alıp minibüse tekrar bindi.Annem bana kızgın kızgın sesleniyordu ki.Babam birden atlayarak-Bak oğlum bu yeni misafirimiz yani senin kardeşin.dediğinde üzerimde ürkekliği atamamış olmanın vermiş olduğu heyecanla bakmaya korkarak ama bakmak içinde can atarak yavaş yavaş kafamı ileri doğru uzattım.Küçük  küçücük gözleri minnacık elleri vardı.Anneme dönüp0anne bu ne dedim.Annemde dönüp kardeşin oğlum dedi.Babam da “sende bu kadardın aslan oğlum benim” dedi.Küçük bir çocuğun verdiği aymazlıkla -ya ben bu kadar küçük olamam ya- dedim.içim kıpır kıpır olmuştu.Artık 7 kardeş olmuştuk.Ve  ben kendi kendime söz vermiştim ,kardeşimi bütün kötülüklerden bütün düşmanlardan koruyacağım diye.Çünkü o küçücüktü,savunmasızdı.Hani 6 yaşında bir çocuk ne kadar büyük olursa onun verdiği güvenle göğsümü gere gere  savunacağıma dair içimden söz veriyordum. Tüm bu duygular içinde minibüse binmemizle evimize gelmemiz  bir olmuş demek ki babam –hadi geldik dedi ve minibüsün kapısnı açtı.Minibüsün kapsı açılır açılmaz-Hani avrupada maç kazanırsınız seyircilier futbolcuları karşılamaya gelir ya.bağıra çağıra yaşa-varol-sağol sesleri arasında büyük bir çoşkuyla ablam ve ağabeyimler evimizin merdivenlerinden hızla inerek oley annemler geldi diyerek bize doğru koşmaya başladılar.Bende minibüsten inerken çoşkuyu  görmüştüm ve büyük bir şımarıklıkla abi bir daha bağırsanıza hadi ne olur ne olur diyordum.Babam-Hadi oğlum hadi eve girmeliyiz bak kardeşin hasta oalacak YAGMUR yağıyor dediğini hatırlıyorum.
   Kardeşimle birlikte mutlu ve güzel bir aile olmanın verdiği gururla yaşıyorduk.Bir gün sabah tam da rüyanın en güzel anında annem –Hadi oğlum kalk okula geç kalacaksın dediğinde kardeşim 2 yaşındaydı artık.Babamla birlikte uyandık ve babam bana o gün bir başka sarılmıiştı.Hani kardeşimi karşıladığımız gün beni öpmüştü ya işte o anı hatırlar gibi oldum.Kahvaltımızı yaptık.Babam  elimden tutp ayakkabımı giymeme yardımcı oldu ve el ele dışarıya çıktık.YAGMUR yagıyordu .Babam benim okulla evimizin arasındaki mesafenin tam ortasına kadar getirdi ve orada beni tekrar öptü.-Hadi iyi dersler benim koçuma dedi ve işe gitmek üzere ayrıldı benden.Benim  derslerim bitmişti.ıslanmamak için koştum.Eve geldiğimde teyzem bize gelmiş annemde bizim fırınlı sobamız vardı.Onun içine patatesli börek yapıp koymuştu.Teyzemle annem hoş bir sohbete dalmış konuşuyorlardı.Bende oyuna dalmıştım.Annemin -yapma oğlum bak camı kirletiyorsun -demesine rağmen cama doğru nefesimi üflüyor sonra yeni yeni öğrenmeye başladığım harfleri cama yazıyor tekrar siliyordum.Birden o minibüsün evimizin önüne yanaştığını gördüm.Anneme dönüp-anne bak kardeşimi getiren minibüs- dedim.Annemde şaşırmıştı.O günden sonra minibüs hiç bize uğramamıştı çünkü.Arabadan önce dayım indiğinde suratındaki hüzünden annem bir şeyler olduğunu anlamış olmalıydı ki bir hışımla yerinden kalkıp kapıya doğru koştu.Dayım kapıya geldiğinde anneme-dur abla bir şey yok içeri bir gireyim – diye tekrar tekrar sesleniyordu. Annemde heyecan içinde dayıma sesleniyor-ne oldu niye konuşmuyorsun diye, sesleniyordu.
    Dayım teyzemi görünce annemi sakinleştirmesi için ona doğru yönelerek –abla yok bir şey ya şuna bir şey söyle –dedi.Annem sustuktan sonra dayım sakince bir yere oturup ,annemi de yanına alıp,bütün dünyayı başımıza yıkan o en zor kelimeleri dudaklarından dökme  görevini üstlenmiş olmanın verdiği ağırlıkla göz yaşlarına engel olamadan-abla eniştem kalp dediğinde- annemin bayıldığını teyzeminde bir çığlıkla bağırdığını hatırlıyorum.Ssonra ben anneme koşup sarıldım ve ne olduğunu bilmeden ama kötü bir şeyler olduğnu sezen yüreğimin gözlerime vuran yanısıması sonucu gözlerimden süzülen boncuk yaşlar ile anne anne anne diye ağlamaya başladım.
  Dayım daha sözünü tamamlayamadan ne yapacağını şaşırmış kime yetişeceğini bilemez halde teyzeme anneme ve bana teselli olmaya çalışıyordu.
Evet babam-o devrilmez ağaç gibi dimdik o güneşten daha sıcak –o yeryüzünün  en sevgi dolu yüreğinin tek sahibi olan o benim babam kalp krizi geçirmiş ve vefat etmişti.dışarı çıkıp baktığım da gördüğüm sadece sadece göz yaşlarımı gizleyen yagmur damlacıklarıydı.
   Evet yagmur yağıyordu.Kardeşim geldiğinde dünyanın en mutluluğunu yaşadığımızda da yagmur yağıyordu.Babamın aramızdan ayrılıp cennete gittiğinde de yagmur yağıyordu.Ya inanmayacaksınız belki ama mutluluk gözyaşı olsun-hüzün damlaları olsun-hayatımın en dönüm noktasında yagmur yağıyordu.
   Yağmur tüm kötülükleri temizlermiş güzellikler getirimiş babam öyle söylerdi.
   Sevgi yağmurları altında ıslanmanız dileğiyle………

18 Ocak 2011 Salı

Ankara yolu ( anıtkabir gezi yazısı )

Günlerden Cumartesi evde oturuyoruz ve hatta uyumak üzere yataklarımızı hazırlıyoruz, birden kapı çalınca Annem biraz heyecanlandı ama bize belli etmemeye çalıştı.Malum geçenin saat 11 i ve kapı çalıyor.Beraber kapıya koştu gelen Amca dı.Anneme bir şeyler söyledi sonra bize döndü ve “ Hadi Anıtkabir i ziyarete gidiyoruz dedi” Çok şaşırmıştık.Beklemiyorduk.Kısa bir afallama dönemi sonrası kendimize geldik.
-Ama amca Pazartesi bizim sınvamız var.
-Yolda çalışırsınız hem hayatımız sınav bak şimdi Anıtkabir i göreceğiz orada yarın birgün tarih dersinden sınava gireceğinizde size lazım olacak bir çok bilgiye ulaşabilirsiniz dedi ve önce Annemizi sonra bizi ikna etti.İçimizde büyük bir sevinç ve heyacan birbirine karışışmış mutluluktan havalara uçarak yol çıktık.Hem merak ettiğimiz gidip görmek istediğimiz ATA mızın istirahatgahını göreceğiz diye çok ama çok mutluyduk.

Yola çıktık.Gebze çıkışında mcam şimdi eski Ankara yolunu kullanırım ama orası bizim mahallenin yolları gibi çukur doludur gece gece ne olur ne olmaz biz Otoban dan gidelim dedi ve gişelerden geçerek Otoban a girdik.Yol sanki yeni ütülenmiş bir elbise gibi dümdüzdü hakikaten.Amcam yeni asfaltlama çalışması yapıldığını söyledi.Dilovasından geçerken kocaman kocaman fabrika bacalarından dumanlar çıkıyordu.Aslında bu bacaların bu bölgede ciddi hava kirliliğine neden olduğunu duyuyorduk ama ilkkez yanından geçiyorduk.
Bölgede özellikle kimya fabrikalarının çokluğu ve bu fabrikaların üretim yaparken ortaya çıkardıkları zehirli gazlar ne kadar yüksek ve filtre ediliş bacalardan dışarı salınsada bölge insanının soluduğu havaya karışmaya devam etmekteydi.
            Bir müddet sonra Hereke tabelasını görünce Amcam bize Hereke  nin nesi meşhur dedi.Biz sallamaya başladık.Elma sı , hava sı , adı falan filan derken amcam dünya ca ünlü el dokuması Halı ları dedi.Hereke den sonra İzmit e yaklaşınca bu sefer ben soru sırasını aldım.
İzmit in nesi meşhur diye?
Tabi herkes hep bir ağızdan Pişmaniye dedi ve şaşıran yine ben oldum çünkü herkesin aynı anda aynı cevabı vereceğini tahmin etmiyordum.Demek bu kadar meşhur du bu pişmaniye.İzmit i geçtikten sonra Adapazarı – Sapanca gölü – Düzce derken yapımı yıllar süren Türkiye nin en uzun tüneli ne yaklaştık.Bu tünel Bolu dağını delip karşıdan karşıya 3-4 dakika da geçemizi sağlıyan – eskiden aşılmaz bolu dağına tırmanarak geçip kışın saatlerce süren çileli yolları biten ülke ekonomisine çok ciddi kazanç sağlayan Bolu dağı tüneli ydi.
Tünel gerçekten çok güzel görünüyordu.Tünel içine girdiğimizde radyo daki ses birden kesildi ve bir bayan sesi duymaya başladık.
İşte bu sese amca dahil hepimiz şaşırmıştık.
-Sayın sürücü tünel içinde ikaz işaretlerine uyunuz , hızınız 70 km yi geçerse ceza kameralar tarafından tespit edilip adresinize gönderilecek.anonsu yapıyordu.Amcam anonsu duyar duymaz hızına bakmış olacak ki iyi biz ceza yemeyeceğiz demekki dedi.
Tünel bir ara hiç bitmeyecekmiş gibi geldi bize her tarafı aydınlatılmıştı sanki yeryüzündeki tüm yıldızları tünelinin içine koymuşlar ve tüneli aydınlatmalarını istemişler gibiydi.
Tünelde çıktıktan sonra bir mola yerinde amcam dinlenelim diye mola verdi.Bolu daki dinlenme tesisisinde Bolu ya özgü yerel tatlar vardı.Gözlemeler , tereyağlar, peynirler hep Bolu nun en meşhur çikolatası BOLÇİ.Bolu da dinlendikten sonra yolumuza devam ettik.Bolu da epeyde bir sisli yollardan geçmek zorunda kaldık.Yılın bu zamanında Bolu da sanki bulutlar yeryüzüne kadar inerlermiş.O yüzden Ekim – Kasım dan itibaren Nisan ayına kadar buralarda çok dikkatli araç kullanmak gerekirmiş.
           
Sabah saat:08 gibi Ankara ya girdik.Amcam bir taraftan yol güzergahını hatırlamaya çalışırken diğer taraftan arabayı kullanıp işte Kızılay  istikametine gideceğiz oradan Tandoğan ı bulduk u Anıtkabir i bulduk diye söyleniyordu.Anıtkabir aslında Ankara nın ta ortasındaymış.Derken 20 dakikalık bir seyahatten sonra Anıtkabir i gördük.
            Giriş kapısına geldiğimizde içimizdeki heyecan bir kat daha artmıştı.Sivil giyimli askerler bizlerden arabadan inip güvenlik kapısından içeriye girmemizi rica ettiler.Babaanneme ise – Teyze senin inmene gerek yok diyerek Askerimizin aynı zamanda ne kadar centilmen olduğunuda göstermiş oldular.Bizler güvenlik kapısından geçtikten sonra arabamıza bindik ve otoparka arabamızı park edip.Anıtkabir in Aslanlı yolunun tam karşısındaki diğer kapısından merdivenleri kullanarak çıktık.Kocaman bir meydan her tarafı sarı killi topraktan yapılmış mermerler ile kaplı.Duvarlarında eski insan figürleri derken ATA mızın mozolesinin bulunduğu alana girdik.Bu alana girince insanın için bir başka oluyor.Ülkemizin düşmanlardan kurtaran bizlere bugünkü özgürlüğümüzü kazandıran BÜYÜK ATATÜRK ün huzurundaydık.Önünden geçerken Babaannem hemen bir Fatiha süresi okumaya başladı sonrasında bizde ona eşlik ettik.Yavaş adımlar ile gezimize devam ederken bir taraftan da duvardaki yazıları okuyorduk.  Mozolenin olduğu alanda çıkınca bütün Ankara yı tepeden seyredebiliyorsunuz.Ankara kalesi – Ata kule  hepsi görünüyor.
Oradan çıktıktan sonra Anıtkabir müzesine girdik.müze de önce Atamızın kişisel eşyalarını ve Uluslar arası alanda o dönem yaşamış olan çeşitli ülke Krallarının , başbakanlarının atamıza duydukları hayranlığın göstergesi olan hediyelerini görebiliyorsunuz.Kurtuluş savaşımızın mizansenleri ve alt yapısında sesli canlandırmaları ile YURDUUZUN DÜŞman işgalinden nasıl kurtulduğunu çok daha iyi anlamamızı sağlayan görüntüleri izleyebiliyorsunuz.Müzenin sonunda anı defterini görünce anı defterini bir şeyler yazmak için hemen sıraya girdim.sıra bana geldiğinde ATA mıza duyduğum hayranlığı satırlara döktüm.Müzenin bu bölümünden çıktıktan sonra Ata mızın okuduğu ve kendi yazdığı kitapların sergilendiği bölümü geçiyorsunuz.Hayranlığınız bir kat daha artıyor.Müze turumuz bittikten sonra Aslanlı yolda yolun bir sağ tarafında bir sol tarafında yere oturmuş Aslan figürlerinin arasından yürümek istiyorsunuz.Çünkü yurdumuza gelip ATA mızı ziyaret eden tüm ülke temsilcileri bu yoldan yürüyerek Anıtkabire çıkabiliyor.Kendinizi bir an o şahsiyetlerin yerine koyuyorsunuz ve gururunuz bir kat daha artıyor.
Tüm gezi boyunca çektiğimiz resimler ile bu günümüz ölümsüzleştirdikten sonra Amcamıza kocaman bir öpücük kondurup teşekkür ediyoruz ve güzel bir öğlen yemeği yedikten sonra tekrar otoban üzerinden Gebze deki evimize geri dönüyoruz.Yolda amcam İzmit e uğrayıp eve pişmaniye getirmez isek evdekiler bize kızar diyor ve İzmit ten hediyelik Pişmaniyelerimizden de alıp Gururlu başıdik ve içindeki vatan sevgisi bir kat daha artmış yurttaşlar olarak akşam saat 21:00 civarında evimize varıyoruz.SENİ ASLA UNUTAYACAĞIZ / UNUTTURAYACAĞIZ ATAM.

Güzel GEMLİK , Deniz ve Zeytin ( gezi yazısı )

Aslında daha önce birkaç kez Gebze dışına çıkmıştım hatta neredeyse her sene canım güzelliklere sahip memleketimize de gideriz yazları birkaç ay kalır geri döneriz, ama ilk kez başka bir yere başkaca hiçbir amacı olmadan sadece gezmek için evet sadece gezmek için babam bizi Şirin bir körfez ilçesi olan dünyaca ünlü Zeytin leri ile meşhur Gemlik e götürmeye karar vermiş.Önce oturduğumuz semte Çayırova da eskiden kalma bayram ziyaretlerini bitirdik öğlenede doğru ziyaret edeceğimiz eş dost akraba kalmayınca Babam hadi gidelim dedi.
            Amcam ve Babam önde ben , annem , kardeşlerim ve babaannem arkada yola koyulduk.Daha Çayırova köprüsünden E-5 istikametine girdik ki başladı bizimkiler yine Vapur lamı karşıya geçsek yoksa Körfezi mi dolaşsak diye.Malumunuz Gemlik Marmara denizine kıyısı olan bir ilçe ve denizin öbür kıyısında.Ya arabalı Vapur ile karşıya geçeceğiz yada yolumuzu 80 km uzatıp körfez manzarası eşliğinde İzmit – Gölcük – Karamürsel – Değirmendere – Yalova – Orhangazi güzergahından Gemlik e ulaşacağız.Zannederim amcam araba kullanmayı çok sevdiği için bizimkileri laf cambazlığı ile kandırdı ve Arabalı Vapur a dönmemiz gereken Darıca kavşağına dönmeden düz devam etti.- Neyse dedi Amcam sinsi sinsi dönüşte artık Deniz havası soluyarak geliriz…-Ben arabanın dikiz aynasından görüyordum oysa alttan alta gülüyordu amcam.O gülünce bende gülüyordum tabi.
Bir taraftandan bizimkileri biraz zügürt tesellisi ile kandırıyordu galiba.
            -Ya 55 bin lira verilir mi şimdi feribot a ben körfezi gidiş dönüş 55 bin liralık mazot ile gider gelirim diyordu.            Arabasının ne kadar tasarruflu olduğundan dem vuruyordu.Bizimkilerde iyi o zaman dönüşte arkıt feribot u kullanırız TOPÇULAR iskelesinden biner ESKİHİSAR da ineriz diyorlardı.Bu konuşmalar esnasında biz Otobana girmiş Türkiye nin ilk çimento fabrikalarından birisi olan NUH ÇİMENTO fabrikasının önünden geçiyorduk.Şimdi sayıları neredeyse yüzlerce ifade edilecek olan Çimento fabrikalarının ilklerinden bir tanesin yıllar önce Hereke civarında deniz kenarında limanı olan bir yere kurulmuş.Liman kenarında kurulu olması sanırım ona Gemi taşımacılığında büyük bir avantaj sağlıyor olacak.Yolda annem in bizim memlekete özgü tarifler ve kendi el emeği ile yaptığı gözlemeleri yemek için sabırsızlanan kardeşimin – Anne karnım aç demesi sanki hepimizin yüz metre koşusuna başlamak için verilen start emri gibi – evet benimde – evet benimde dememize neden olmuş Annem de çantayı açarak sırayla hepimize kağıt peçetelere sararak bir tane gözleme vermesi ile midemizdeki açlık yangınını bir müddetliğine sönmesini sağlamış oldu.
            Dakikalar sonra körfezi dönmüş Gölcükte bulunan Donanma komutanlığının önünde geçerken 1997 deki büyük depremi hatırlayan Babamın ve Amcamın bir an hüzünlendiğini görmüştüm.O yıl 17 Ağustos ta olan depremde şuan üzerinde geçtiğimiz ilçeler çok ama çok büyük hasarlar almış , büyük kayıplar ve büyük acılar yaşamıştı.Halen bile evlerin duvarlarında o günün izleri var gibiydi.Gölcük ten tam çıkmak üzereydik ki Karayollarının yol genişletme çalışması nedeniyle uzunmu uzun bir trafiğe yakalanmıştık. Tam da amcamın sevdiği şeydir yani uzun trafik kuyrukları ya !!! Amcam bir öfkelendi bir öfkelendi ki sormayın.Neyse ki bu öfke buhranını çok uzun yaşamadık birkaç km sonra yol açıldı ve biz eğer feribot ile karşıya geçmiş olsaydık ineceğimiz nokta olan TOPÇULAR iskelesinin önünde geçiyorduk.Tam bir saat 17 dakika sonra.Amcam daha erken gelirdik te bakmayın yolları gördünüz falan diyerek sanki bir hatanın üstünü örtmeye çalışıyordu.Ama ortada bir hata yoktu ki.Sanırım bizlerin aklının feribot yolcuğunda kaldığını düşünüyordu.Yalova – Orhangazi derken bir yokuştan aşağı doğru indik ve Trafik ışıklarını gördüğümüzde aynı zamanda Gemlik ve Gemlik körfezinide görür olduk.Babam amcama ışıklardan sağ a dönmesini söyledi.Işıklardan sağ tarafa döndükten 500 metre sonra Gemlik in içine girer girmez bir arabayı kenara çekmesini söyledi babam amcama,amcam da çekti,Telefonu eline aldı.Bir kaç saniye sonra – Dayı nasılsın dedi.Kısa bir konuşmanın ardından Baba mın dayısının Gemlik te oturduğunu öğrenmiş oldum.Babam pek bahsetmezdi böyle şeylerden.Bir dayısı olduğunu biliyorduk başka diyarlarda ama  bu diyarın Gemlik olduğunu bilmiyorduk.Bir kaç dakika sonra Babam ın dayısı arabayı park ettiği yere geldi.O da çok ama çok şaşırmıştı bizi gördüğüne.Sevindi hepimize tek tek sarıldı.
            Dayımla birlikte oturduğu eve giderken dikkatimi evlerin  dikdörtgen şeklinde çok katlı enine küçük genişliğine uzun olduğunu fark ettim.Tam babama nedenini soracaktım ki Babamın dayısı – Buradaki neredeyse bütün evler böyle yiğenim dedi.Zamanında böyle küçük parsellere ayrılmış.Nüfus artınca ev ihtiyacını karşılamak için küçük ama çok katlı binalar yapılmış.Dayım diyeceğim artık babamın dayısı yani,bizi evinde çok güzel ağırladı.Gemlik zeytininin özelliklerini anlattı,Mesele aslen 3 tip zeytin olduğunu ve genelde piyasada bu 3 tip Zeytin in 2.ve 3.tiplerinin bulunduğunu 1.tip zeytin in ise üreticiler tarafından ya kendilerinin tüketmek için ayırdıklarını yada hatırı sayılı zengin müşterilerine ayırdıklarını öğrenmiş olduk.Sonrasında Gemlik sahilinde bir çay ocağında biraz temiz hava almaya götürdü dayım bizi.Uzun uzun sohbetlerin ardından gece karanlığı çökmüş Babam dayımdan müsaade istemişti.Tek tek hepimiz ile vedalaştıktan sonra geri dönüş yolcuğumuz başlamıştı..Akşam saat 22 sularında Topçular iskelesi önünden geçerken Amcam zaten hava karardı bu havada denizde bir şey göremezsiniz deyip Topçular kavşağından dönmeden dümdüz yola devam edince iyice anladım Amcamın ne kadar çok araba kullanmayı sevdiğini.Yanlızzz oda bizde çok pişman olduk feribot ile dönmediğimize.Çünkü kardeşimin içindeki dayanılmaz inatçılık duyguları çok baskın çıkmış ve yol boyunca ağlayarak – anne baba feribota binelim ben feribot ile dönmek istiyorum diye eve gelene kadar ağlamıştı.- Tabi amcam da az inatçı sayılmaz hani. Oda inat etti feribot a dönmedim.Babam da arada kaldı ne amcama bir şey diye biliyor nede kızına.Arada bir tamam kızım sus ben seni götürcem desede nafile.Çok şükür ÇBS fabrikasını gördükte Çayırova yol ayrımının yaklaştığını anladık ve derin bir nefes alıp Allah ım sana şükürler olsun dedik.
            Ömrüm boyunca unutamayacağım hayatimın bu ilk gezisinde Gemlik gibi ülkemizin meşhur bir yerine görmüş olmak beni çok mutlu ettiği için önce Babama sonra amcama çok teşekkür ettim.Hepinize eğer yolunuz Gemlik e düşerse sahildeki çay bahçesinde oturup bir çay içmenizi şiddetle öneririm.

Milli mücadele ikna yöntemleri ( ödev )

Kiminin adı Nene Hatun, kiminin adı Kara Fatma, kiminin de Yirik Fatma, Gördesli Makbule, Halide Edip, Ayşe Hanım, Asker Saime, Nezahat Hanım, Süreyya Hanım…

Tek gayeleri; vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak, canımızdan daha çok sevdiğimiz bayrağımızın bu topraklarda dalgalanmasını sağlamak, milletimizin huzur ve mutluluk içerinde özgürce yaşamasını sağlamak…

 Müdafa-i Hukuk Kadınlar Şubesi’nin Kastamonu temsilciliğine bağlı kadınların 15 Ocak 1922’de Lord George’nin hanımına çektikleri telgrafı sizlerle paylaşmak istiyoruz:

“Türk Milletinin kadınlı erkekli savaşlarda can vermeyi asla düşünmeyeceği, eğer silah ve cephanemizin bulunmadığına ümit bağlanıyorsa, düşmanları tırnaklarımızla boğacağımızı ve gerekirse toprağın üstünde şerefsizce yatmaktansa, toprağın altında kahramanca yatmayı tercih edeceğimizi bildiririz...
İşte Milli Mücadeleyi kazanmamızı sağlayan bu düşünce, bu ruh…
Yıkılan ve dağılan bir toplumdan yeni bir devletin yaratılmasında verilen Milli Mücadele sırasında Türk kadınının kahramanlıkları da destanlaştı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya çıkarak başlattığı kurtuluş hareketi içinde yer alan binlerce kadın, Cumhuriyetin temelinde en büyük pay sahipleri oldu.

İşgal altındaki Anadolu’da başlatılan Milli Mücadele’de, binlerce kadın cephe gerisinde büyük bir çaba harcarken, çok sayıda kadın da silahlı mücadeleye katılarak, Dünyaya örnek olacak kahramanlıklar gösterdi.

Milli Mücadele’ye halkın katılımını sağlamak için düzenlenen mitinglere katılıp ateşli
Cumhuriyetine Sahip Çık

16 Ocak 2011 Pazar

Hayata dair herşey

Merhaba
Aylarca uğraştım internetten para nasıl kazanılır diye ama bir türlü net bir yol bulamadım.Çünük ulaştığım adreslerin neredeyse %90 nı sadece kendi reklamını yapmak isteyen yada kendi satışını yapmak isteyen kişilerin kısa detay olmayan ve sizi bir yerlere sürüklemeye çalışan bilgilerden oluştuğunu gördüm.Bir çoğuna üye olduğum kazandığım ney diye soracak olursanız," 0 " kocaman bir sıfır.Kaybettiğim ise yine kocaman bir yıl ve internet başında boşa geçirilmiş zaman , emek.
O yüzden bende artık bu ve benzeri uğraşlar içerisinde olan insanların yanlış yönlendirmelerini engellemek için geçmişte yaşadığım tecrübeleri paylaşmak ve başkalarınında benim gibi zamanlarını boşa harcamalarını engellemek için bunları paylaşmak istedim.Hatta bu blog yazarlığınada para kazanmak hevesi ile başlamıştım.Ama buda boş çıktı.
En doğrusu çocukluktan beri içimde var olan yazma aşkını kullanarak insanları bilgilendirmek olduğunu anladım.Sadece bu konuyu değil bundan sonra Hayata dair herşeyi buradan paylaşacağım.
Bir sonraki yazım yukarıda da söylediğim gibi internette para kazanmak için harcanan zamanın önüne geçme ile ilgili olacak.